16 Mayıs 2008 Cuma

Sweeney Todd : The Demon Barber Of Fleet Street Sweeney Todd : Fleet Sokağının Şeytan Berberi [2007]

... Londra da berberlik yapan Benjamin Barker mutlu bir aile yaşantısı vardır. Bu mutluluk ta ki hakim Turpin'in Barker'in eşine kafayı takmasına kadar sürer. Sonra Turpin, Barker'i haksız yere sürgüne gönderir. Onbeş yıl sonra Benjamin Barker, Sweeney Todd adı ile Londra'ya geri döner. Tek amacı vardır, eşinin ve kızının intikamını almak. Londra da Bayan Lovett ile tanışır. Bayan Lovett geç kızlıktan bu yana Barker'a aşıktır. Sweeney Todd Bayan Lovett ile çok iyi anlaşır ve ardı arkası durmayan cinayetler başlar.
Tim Burton'un sinema da farklı mekanlar/dünyalar/şehirler yaratma konusunda usta olduğu su götürmez bir gerçektir. Bu sefer zamanın Londra'sını (Viktorya Dönemi) müthiş bir şekilde beyaz perdeye taşıyor. Siyah/beyaz tonların hakim olduğu, kanların ortalığı renklendirdiği bir dünya. Tim Burton dostu Johnny Depp'i de yanına alıyor. Suç ortalığı Bayan Bovett rolünü ise Helena Bonham Carter'a veriyor. Gerçi Tim Burton'un hem Johnny Depp'i hem de çocuğun annesi Helena Bonham Carter'i kayırdığı söylense de, bu rolleri bu ikili oynamasa aynı derecede başarılı olur muydu tartışılır.
Bu ikili Corpse Bride'den fırlamış gibi sanki, hayat bulmuş halleri gibi duruyor. Filmin sürpriz oyuncusu ise Sacha Baron Cohen. Borat ile ayrı bir fenomen yaratan oyuncu, rakip berber rolunde çok başarılı bir performans sergiliyor. Deyim yerinde ise rol çalıyor. Üstelik çok da güzel -kısa da olsa- şarkı söylüyor.
Film, sonuçta Tim Burton'un en başarılı çalışması değil. Filmi özellikle müzikal açıdan zayıf kılan bir çok öğe mevcut. Müzikalın üç saate aşkın uzunluğu, film için kısaltılmış. bu da müzikalde ki bir çok şarkının çıkarılmasına ve kısaltılmasına yol açmış durumda. Bazı insanları rahatsız edebilecek bol kanlı sahnelerde yok değil. Tim Burton, gri tonun üzerine al kırmızıyı koymakdan kendini hiç esirgemiyor ama sınıf ayrımın halt saflara vardığı, suçun kol gezdiği, adalet denen sistemin olmadığı insanların ürkek bir yaşantı içinde bulunduğu Londra'yı çok iyi bir şekilde beyaz perdeye taşıyor. Çok çok iyi bir Tim Burton eseri olmasa da mutlaka izlenmesi gereken bir film.
(
-ziverbey, 07.02.2008 10:05)
Tim Burton'ın dahiyane rejisi, film boyunca izleyiciyi hayran bıraktıran kamera oyunları, filmin artık Burton izleyicisine son derece aşina gelen burtonesque atmosferi neden on üzerinden on bi filmle sonuçlanmadı acaba..
Herkes kendisine göre benimseyemediği bi nokta bulabiliyor çünkü filmde. Beni rahatsız eden şarkılardı. Melodiler pek bizim kulaklarımızın aşina olduğu bi tarzda değiller, her cümlenin son kelimesinin uzatılması bi süre sonra hep aynı şarkıyı dinlediğimi bile düşündürmüştü bana ama en çok da sözlerini anlamaya bu kadar fazla çaba sarfettiğim için yabancılaştım sanırım. Çünkü biz şarkı dinlerken melodiye daha fazla konsantre olan insanlarız. Hele pop dinleyicilerini falan hiç mevzu bahis etmiyorum, o şarkıların sözlerini anlasak ne olur anlamasak ne.. ama sözlerini beğendiğimiz şarkıları bile ilk dinleyişlerde sözlerine pek de fazla dikkat etmeden, bazen de melodisini çok sevdiğimiz yerlerinde sözlerini sallamadan dinliyoruz. Müzikal bi filmde bu alışkanlığı bi kenara atmamız gerekiyor çünkü aslında bu dinlediklerimiz şarkı değil, tirad. Orada oyuncu ne diyecekse sadece melodiyle beraber söylüyor ve illa ki ne dediğini anlamak zorundayız. Tabii dediğini şarkı söyleyerek diyen insan zaten en başta aşırı yabancı bi' şey olduğundan filmin içine girmek neredeyse mümkün olmuyor. Çünkü oyuncu şarkı söylediği anda kendinizi orada hissedemiyorsunuz. Filmde ne zaman melodisiz konuşmalar olsa o anlar içine çekiliyor, şarkı başladığı anda geri itiliyorsunuz. Bu Sweeney Todd'a özel bi' handikap değildir elbette, her müzikal filmde illa ki bu sorun barizdir. Bbana göre sebep buydu, başkasına göre başkasıdır.
Filmde bahse değer diğer şeyler, Burton'ın dahiyane rejisinin sağladığı kamera açıları ve jeneriği, Sacha Baron Cohen'li sahnelerin verdiği keyif, kan diye pembe bi' reçel görüntüsü veren sıvının kullanılmasından kelli hiç bi boğaz kesme sahnesinin itici olmaması (belki de özellikle bu hedeflenmiştir, ne de olsa slasher movie değil bu), Johnny Depp'in şarkı söylerken sürekli her kelimeyi aşırı vurgulayışı ve bu yüzden bize verdiği az biraz yapaylık hissiyatı, ve Todd'un usturasına kavuştuğu o mükemmel ötesi sahne..
Bütün sırtımı diken diken eden muhteşem sahne için Burton'ın ve -aslında pek de beğenmediğim müzikler bestelemiş olsa da- müzisyeninin elini öpüyorum. Todd'un usturayı havaya kaldırıp,
"at last.. my arm.. is complete(En sonunda kolumun eksik parçası tamamlandı)"
Demesini takiben kameranın ondan uzaklaşması ve o muhteşem melodinin kulak dolduruşu.. İnanmayacaksınız belki ama yazarken bile tüylerim kabardı.

Burton'da daha çoooook iş var.
(-brick top, 23.03.2008 22:29)

Hiç yorum yok: