9 Mayıs 2008 Cuma

Enchanted / Manhattan'da Sihir [2007]

Masal tadında keyifle, sıkılmadan izlenebilecek güzel film. Büyüklere masal niteliğinde değil pek, çocukları hedef almış gibi bir havası var. Stardust tadı bekliyorsanız pek umutlanmayın derim. onun kadar lezzetli bir film değil ama kendi çapında iyi. Eğlendiriyor en azından. Prenses Giselle'in hikayesi bütün peri masallarının bir karışımı gibi. Hepsinden bir şeyler katarak ufaktan dalgasını geçmiş. Bütün karakterler, oyuncuların başarılı performansları sayesinde hakkaten çizgi dünyadan fırlamış gibi duruyorlar. Özellikle o güzel, sadece "mutlu son"ların olduğu fantastik dünyalarında hiç bilmedikleri, karşılaşmadıkları şeylerle gerçek dünyada yüz yüze gelmeleri buna rağmen saflıklarından bir şey kaybetmemeleri hoş bir ayrıntı olmuş.
Prens Edward'ın saflığını James Marsden çok iyi yansıtmış. Peri masallarında bu kadar saf, salak bir prens yoktur herhalde. Fakat asıl vurgulamak istediğim kişi Amy Adams. Kendisi hakkında apayrı bir yorum getirilmeyi hakediyor zaten, onu bilare yaparız ama bu filmdeki performansından söz etmek gerekirse; zaten iyi bir temele oturtulmuş bir film, kendisini oyunculara yaslamamamış pek ama Amy Adams, oynadığı her filmi başarı anlamında ikiye katlayacak bir oyuncu.
Öyle bir Giselle karakteri yaratmış, gerçek dünyaya düşen bir prensesi ve olaylar karşısındaki tepkilerini öyle güzel yansıtmış ki izlerken siz de gerçekten prenses olduğuna inanıyorsunuz. Akademi şans tanır mı bilinmez ama buradaki rolüyle aday olduğu AltınKüre'yi hakediyor. Birkaç abartılı sahne de vardı filmde. Spoiler olacağını sanmıyorum:
Central Park'ta yaşlı-genç herkesin işi gücü bırakıp dans ettiği sahneler biraz aşırıya kaçmış. Malum Giselle çizgi dünyada habire şarkı söyleyen bir tip, sevgisini de öyle ifade ediyor. Central Park'ta şarkı söylemeye başlaması, daha sonra herkesin ona katılması, kareografisi önceden belirlenmiş dans figürleri (parktaki herkes profesyonel dansçı, hatta işçiler, park görevlileri vs) izlerken "abartmışlar" dedirtti. Bir anda bizim Ayşecik ve Ömercik'in oynadığı Hayat Sevince Güzel isimli eski türk filmi geldi aklıma. Orda da bütün manav, bakkal çakkal, yaşını başını almış amcalar teyzeler birden dans etmeye başlıyorlardı "hayat sevince güzel, sevince tatlı günler..." şeklinde şarkı söylerek. O an gözümde canlanınca gülmeme hakim olamadım. Dalga geçeriz bizim filmlerle ama herifler resmen bizim kareografiden araklamışlar. Tabi böyle detaylara takılmamak lazım pek. Kevin Lima ve Bill Kelly bize masal anlatmak istemiş, fazlasıyla da başarmışlar.
Susan Sarandon'ın 5 dakikalık cadı performansının da başarılı olduğunu ve soundtrack inin de dinlenesi olduğunu söylemeden geçmeyeyim. Sonuç olarak fena bir film değil. Ailecek, çoluk çombalak gidip izlenebilir. imdb puanına aldanmamak lazım. sanıyorum ki 15 yaş altındaki kızlar oluşturuyor yüksek oy verenler grubunu. 8 biraz fazla kaçmış. Stardust değil bu abartmayın diyoruz, bir sonraki filmde görüşmek üzere derken, küçüklerimin..... ehh siktir git lan, yeter!
-constantine
Film masal dünyasından kopup gelen polyanna+sindrealla karışımı bir karakterin günümüzde geçirdiği bir kaç gün içerisinde başından geçen maceraları konu ediyor.Walt Disney bu animasyon+gerçek karışımı hikayeyle çocuklara masal dünyasında yaşıyor bazı ibneler mesajı vermek istemiş, bakın çocuklar; roman karakterleri bile dünyamızın o puslu havasını teneffüz ettiğinde doğaları gereği herşeye optimistik bakış açısıyla yaklaşırken, zamanla dünyanın zehri kanlarına karışınca bakın nasılda pesimist hal aldılar diye ögüt vermiş sanki.
Yine de her peri masalı gibi olayı mutlu sona bağlayarak tamam hayat çok sarp ve çetin olabilir ama 1000/1'de olsa gerçek aşkı bulabilme ihtimaliniz var demeyide ihmal etmemiştir.
Neyse bütün bu saçma sapan zamane felsefesini bir kenara bırakırsak alın çoluğunuzla, çocugunuzla izleyin, izlettirin eglenceli bi öykü olmuş.
-thelepermessiah

Hiç yorum yok: