2 Mayıs 2008 Cuma

Magnolia [1999]

Yığınla olay, görmesek de yaşandığını bildiğimiz yada bilmesek de yaşanmaya devam eden öyküler.
Düşünmeden yapılmış şeyler, hatalar, hataların pişmanlıklarını ve yaşanan acıları unutmak için yeniden tekrarlanan hatalar hatalar, bir kısır döngü, vicdan.
Vicdanı kemiren kanser.
Yaşanan herşeye sıradanmış gibi bakan, herşeye alışmış yoz yaşamlar, duyarsız, düşüncesiz, bencil adamlar.
Hassas, heyecanlı, konuşurken her yanı titreyen ürkek bir kız, sevgisini verecek kimseyi bulamadığı için acılar içinde ağlayan bir adam, geri dönüşsüz hayatlarına ağlayan kişiler, ne olursa olsun ölümün dibinde bile olsa pişmanlıklarını hiç değilse anlatarak azaltmaya çalışan ama bunu bile yapacak cesareti olmayan, korkan, acı çeken, intihara sığınan bir adam.
Bahsedilecek o kadar çok karakter var ki, her biri için sayfalar dolusu yorum yapılabilir, Julian Moore'un eczanede geçen sahnedeki muhteşem performansından, Tom Cruise dan, William H. Macy den bahsetmiyorum bile, filmdeki fazla önemli görünmeyen rollerden birini üstlenen dolabında ceset saklayan marcie adlı tombul zenci teyzenin rol yeteneği bile takdire değer.
Hepsini boşverip sadece filmi sürücünüze yerleştirip kafanıza battaniyenizi çekin ve müziklerini dinleyin, bu bile büyük bir zevk verecektir.
Ayrıca filmin imdb deki reytingi 10 üzerinden 8.2, bunu da söylemeden geçemeyeceğim.
-aton karimca
Adı manolya çiçeği sadece bir gün açtığından, film de sadece bir günde geçtiginden ortaya çıkmıştır. Ayrıca sonlarına doğru trafik ışıklarında kesişir birkaç karakterin hayatı, o kırmızı ışık da magnolia caddesinin trafik ışıklarıdır. Zekice küçük oyun dolu muazzam bir iş çıkartmıştır pt anderson.
-sleepwalker

Hiç yorum yok: